17 Mayıs 2010 Pazartesi

Renkler


Dekorasyonda herşeyin krem ve beyazın üzerine giydirilen aksesuarlar olduğuna inanıyorum. Eğer fonda bu iki renk varsa istediğin tarza uyum sağlayabilir, sıkılınca radikal değişiklikler yapabilir ve tamamiyle yenilenebilirsin. Ancak aksesuar gibi renk değiştirmek sporda az rastlanan ve hoş karşılanmayan bir durumdur.

Hayır bu bir futbol yazısı değil. Ancak doğduğundan beri o iki renge gönül veren bir taraftarın yine renklerle konuşması.

Dün ilk kez Bağdat Caddesi'nde izledim Fenerbahçe maçını. Medeniyetin adım adım aktığı merkezde çocuğunu almış aileler, uzaklardan gelmiş güzel havanın ve neşeli atmosferin tadını çıkaranlar... Birkez daha anladım ki herkesin sahip olmak istediği bir duyguydu bu. Ve ben çok ama çok şanslıydım.

Dedim ya eğer taraftarsan ya istikrarlı olup seçtiğin iki renk ile mutlu olacaksın ve başarıyı/başarısızlığı paylaşacaksın ya da argo futbol lugatında 'dönek' dedikleri gibi başka renklerin zaferleriyle kendi tatsızlığını örteceksin. Ne yazık ki SüperLig'te büyükler kadrosunun o iki tozlu isminin taraftarları ikinci seçeneği tercih seçtiler.

Çok uzatmayacağım. Asıl anlatmak istediğim şudur. Profesyonel bir ruh oluşturmak istiyorlarsa sarı lacivert renklerin bir kez arasına karışıp o huzuru yaşasınlar. Asla sahip olamayacakları o mutluluğu. İster stada karışıp dangalakça anons yaptırsınlar, ister araya fitili sokup dünyanın en güzel statlarından birini yaksınlar.

Renkler bir kere karışırsa renk körlüğünden kimse kurtulamaz.

1 yorum:

  1. Yazılanlara katılıyorum, ama kendi renklerini başarıda başarısızlıkta koruyanlarda var. Zaten onlar gerçek ve onurlu taraftarlar. Diğer gruba girenlerin sıfatını sen yazmışsın zaten :))

    YanıtlaSil