26 Nisan 2010 Pazartesi

Huzur

Posted by PicasaResmi çekmek var, resmi görmek var, teşekkürler Ayşecim, çok güzel olmuş

25 Nisan 2010 Pazar

Gaziantep


Geçtiğimiz haftasonu şimdiye kadar Türkiye'de gidebildiğim en doğu noktaya, Gaziantep'e gittim.
Aslında bu çok acı bir itiraf, hem de iki yönden. Hem bu yaşa kadar oralara gitmemek, hem de gidebildiğin en uç noktanın Antep, haydi bir günlüğüne gittiğimiz Şanlıurfa olması. Bu nedenle gerçekten merak ve heyecanla bekledim bu geziyi. 'Büyük bir hayal kırıklığı' dememi bekleyenler yanılır , hiç değildi.

Hani Antep deyince aklımıza fıstığın tombulu, baklavanın hası, yemeklerin bol yağlısı, acı, lezzet gelir ya, evet bunların hepsi doğru. Ama bilinen gerçekler bunlar. Beni asıl etkileyen uçaktan aşağı baktığınızda görülen inanılmaz renkteki verimli topraklar. Fıstık ağaçları, alabildiğine uzanan iştah kabartıcı tarlalar. Çok çarpıcı bir gerçek daha; Antep sanayi kenti.Sanayi sitelerini de bolca gördük, 3 tane var ve dördüncü yolda... Fabrika sayısı 500 ü geçmiş.

Antep çevresi çok geniş fıstık ağacı alanlarıyla dolmuş. Baharın da etkisiyle alabildiğine yeşillik. Bu arada eşimin 30 yıl önce askerken diktirdiği ağaçların, daha sonraki katkılarla büyük bir orman olmasından duyduğum gurura da değinemeden edemeyeceğim. Kısaca Gaziantep, şehirleşmede pek başarılı olamayan ama sanayileşmede sınıf atlayan bir kent.
İzmir'li 'girişemeyicilere' duyurulur...


19 Nisan 2010 Pazartesi

Yer Çilek, Gök Çilek

Geçtiğimiz pazar günü bir arkadaşımızın Menemen Emiralem'de bir tepede kurulmuş köydeki çiftlik evine davetliydik. Türkiye'nin her köşesinin bir cennet olabileceğini ıspatlayan konumda bir köy. Tepeden tüm Menemen Ova'sını kuşbakışı görüyor. Herşey çok güzeldi ama ah o çilekler... İnsanın bakmaya doyamadığı, tatmaya kıyamadığı parlak kırmızı, sert, sulu, mis kokulu çilekler... Çarşıda, manavda görmeye alıştığımız boynuzlu, kulaklı tadı birşeye benzemez çileklerden değil onlar. İnsan ister istemez biz o yaratıklara benzeyen çileklere alıştık, bu gerçek çilekler nerelere gider diye düşünüyor.
Emiralem'de mayıs ayı sonuna kadar yer çilek gök çilek!!!!

15 Nisan 2010 Perşembe

Güneşi Yakalamak

Bahar aylarında belki en güzel zamanlardan biri insanların kış boyu kilitli kalan evlerini havalandırıp balkonlara, bahçelere akın ettikleri andır. Pişkin kış manzaralarının yerine barbekü, çay keyifleri başlar. Bahar bahçe mobilya alışverişleri de bu anları yakalamak için hazırda bekler.

Hollanda'lı tasarımcı Piet Boon'un kendi adını taşıyan markası Piet Boon Zone için tasarladığı bahçe mobilyaları bu sezonki favorim. Şezlong ve oturma takımları oldukça geniş çalışılmış olsa da hafif malzemesi sebebiyle isterseniz çimlere atıp arkanıza yaslanabilir ve naturel tonlardaki seçenekleriyle doğayla bütünleşebilirsiniz.

Özellikle abartılı mobilyalardan hoşlanmayanlar için tasarımcının Piet Boon(2001), Piet Boon 2 (2005), Piet Boon Beach (2007) kitaplarına bir göz atmalarını tavsiye ediyorum.


12 Nisan 2010 Pazartesi

ACI 35. YIL

10 Nisan, Cumartesi günü İzmir Amerikan Kolej'inden mezuniyetimin 35. yıldönümünü katılabilen arkadaşlarımla Blake House'ta kutladık. Uzun zamandır, hatta mezun olduğumuzdan beri, görmediğim arkadaşlarımı görmek çok güzeldi. Tabiiki bazılarıyla her an beraberiz.
Ama " reunion " ların çok çok güzel başka bir yanı var ; biz o gün yine liseli olduk :))
Yine çocuk olduk, birbirimizle o günkü gibi konuştuk, güldük. Hayatta bundan iyi detoks olamazdı.
Hatta az daha akşam yemekte yastık savaşı bile yapmamıza ramak kaldı:))))
Arkadaşlarını kaybedince yaşlanır insan bence. Çünkü artık birlikte çocuk olacak kimse kalmamıştır. Çok yaşayın arkadaşlarım, beş yıl sonra tekrar liseye dönmek üzere.....





9 Nisan 2010 Cuma

Kalbimdeki Deniz

Yaz gecelerini özlüyoruz. Baharın gelişinde bile o sevdiğimiz 'yaz kokusunu' almak bilmem neden daha çok motive ediyor herkesi. Koyu renklerden pastel tonlara geçip bir anlamda hafiflemek, üzerimizdeki yorgunlukları atmak ve rahatlamak her yazın mottosu. Bu yaz da olduğu gibi...

Yaz albümleri de bu ilham veren mevsimi tamamlayan öğeler arasında. Monica Molina'sız, Pink Martini'siz bir yaz düşünemediğim gibi İncesaz'ı da o kalabalık sofrada gülen suratlar eşliğinde neşeyle geçen Ege sahilleri tablosundan ayrı tutamıyorum. Bu yüzden üstüste severek dinlediğim ve sohbetlerde kulağımıza hafifçe salınan Kalbimdeki Deniz albümünü hala edinmediyseniz arşivinize katmanızı öneriyorum.

8 Nisan 2010 Perşembe

Karşıyaka Bir Masaldı...

Bugün bir yerlerden yeni bir kitap ile ilgili e- posta geldi. Ben de Karşıyaka'lıyım ya kitabın adı ilgimi çekti. Şöyle bir ilk sayfalarına bakayım dedim. Yazarının ismini o anda farkettim; Candan
Tosun.

Benim çocukluğundan beri tanıdığım, babamın iş arkadaşı Orhan Özbek'in ve annemin arkadaşı Harika Özbek'in kızı, eşim Tayfun Çağlayan'ın Dr. arkadaşı Nedim Tosun'un eşi, komşumuz, ve ACI dan okul arkadaşım Candan...

Böyle olunca kitap daha da fazla ilgimi çekti ve ilk birkaç sayfayı okudum. Çoğumuzun geçmişindeki eski güzel sayfaları tekrar açmış Candan. Çokta iyi yapmış, devamını daha sonra zevkle okuyacağım.

Bu ilk sayfalarda dedesini anlatmış. Onun '93 savaşında eski gemiyle nice fırtınalı havalarda Balkan göçmenlerini Anadolu'ya taşıdığını, belki de sırf bu nedenle kendisinin ne zaman fırtına olsa, güvenli evindeyken bile, korktuğunu, başkaları için tasalandığını anlatmış. Köklerimizi oluşturan kişilerin yaşadıklarının bizlerin yapıtaşlarını kodladığına inanıyor.Aslında bu doğru bir tespit. Bazen hiç görmediğimiz bir yeri görmüş, hiç tanımadığımız birini tanımış, olmayacak korkulara kapılmış, asla olmaz dediğimiz insanı sevmiş, birşeyi doğduğumuzda öğrenmişiz gibi hissetmez miyiz hepimiz? Belki eski yaşanmışlıklar kodluyor bugün kim olduğumuzu büyük ölçüde, kim bilir?

Öncelikle Karşıyaka'lı olanlar, ve de geçmişinde birşeyler arayanlar ilginç bulabilir bu kitabı

Buradan ulaşabilirsiniz:
www.karsiyakabirmasaldi.com


1 Nisan 2010 Perşembe

Frascati

"İtalya'da güzel şarap, ucuz şaraptır" demişti Fabio 3 sene önce bir sohbet sırasında. Büyük keyifle hatırladığım ve italyancanın yanı sıra uçsuz bucaksız bir kültürün farkına vardığım dersti Fabio Salomoni'nin dersi.

Geç olsun, güç olmasın şeklinde geçen Eylül Roma'da şarapların arasına daldım. Restoranda sudan ucuz olarak satılan ama içimi kolay, uzun ve keyifli olan Lazio, Frascati bölgesinin ünlü şarabı Frascati ile böyle tanıştım. Türkiye'ye giriş fiyatı kendi fiyatından fazla olduğu için marketlerde bulamıyoruz bu şarabı. Şimdilik araştırmalarım devam ediyor.

Roma'da gazetecilik yapan Yasemin Taşkın'ın röportajında adı geçince irkildim. Ardından ünlü gurme Vedat Milor'un yeni kitabı İtalya'da görünce tanıtma gereği duydum Frascati'yi. İtalya'ya gidenler mutlaka listelerine eklemeliler.

Tavsiyeler, tavsiyeler... (:

ps: Lazio bölgesi ile ilgili detaylı bilgi için
http://cucina.corriere.it/territorio/vini-bianchi/italia/lazio.shtml