28 Ekim 2010 Perşembe

California Rain

Bu aralar sürekli shuffle'da tekrarlanan parça:

California rain is fallin'

I can hear the summer callin'
Far away, far away
A song that's fadin'

Put me on a plane tomorrow
I'll try to run from all my sorrow
Far away, far away
From endless waitin'

It's so cold here without the sun
I'm so sad here far away from everyone
What a fool to be ambitious
Moving here with all of my wishes

Far away, far away
From where my heart is
Shut the phone off and pack my bags
No more boys who boast and brag
Far away, far away
Where I belong

I'm so sorry for some things I've done
I'll be lonely till I can see my only one

California rain keeps fallin'
I can hear that old love callin'
Far away, far away
Where I started

I'm goin' back, back where I belong
Gonna catch a train
Gotta get back where I belong
Get back

27 Ekim 2010 Çarşamba

Pre-November





Kasım'da tüm iklimler kışta buluşmaya hazır. Sabah uyandığımda akşam işten çıktığımda hep karanlık gökyüzü. Yağmur,soğuyan hava,kendini rölantiye alan vücut. Dolayısıyla zihinsel seansların oranı da bir o kadar artıyor. Zevk aldığımız şeyleri artık hava muhalefetini karşımıza alarak yapıyoruz. Yine bir kaçma isteği dengeliyor insanı evde kapalı bırakan günleri. Hep aynı duran koltuk yer değiştirsin, dolaplar tekrar dolup boşalsın, hiç denemediğiniz yemeğin tarifi öğrenilip malzemeleri alınsın, okuyacağınız birikmiş kitaplar raflara girmeden önce gece uykularına eşlik etsin, yanan şömine kalorifer hatta tea light bile içinizi ısıtsın istiyorsunuz.  Nedensizce aklıma Özdemir Asaf'ın o meşhur şiiri geliyor bunları yazarken:

Yalnız kaldınız sanırsınız,
Biliyorum.
Yalnız bırakılmışsınız,
Biliyorum.
Ötesi yok.

Ötesi var:
Yalnızlık
Müziğin bile seni dinlemesidir.
Yalnızlık
İnsanın kendine mektup yazması
Ve dönüp dönüp onu okuması
Yalnızlığın da ötesidir.

Ekim'in son haftası 2 blog keşfi geliyor. Birincisi bayıldığım İskandinav evlerinden çekim fotoğraflarını paylaşan http://fantasticfrank.wordpress.com/ . Diğeri ise belli bir kalıbı olmayan dizayn dünyasına yeni bir anahtar. DESIGN IS MINE! http://designismine.blogspot.com/ İlginç tasarım haberleri ve yüksek doz nostalji içeren süper bir blog. Keep Saying TODAY IS A GOOD DAY bölümüyle beni kendine bağladı. Ziyaret etmenizi tavsiye ediyorum.


26 Ekim 2010 Salı

Cream & White Photoshoot


Cream & White her an www.creamandwhite.tumblr.com adresindeki anlık paylaşımlarla yaşamaya devam ediyor. Beklerim (:

19 Ekim 2010 Salı

Streets of Philadelphia - 28 Years

























Zamanla hayatımızın her döneminde dostlar ediniyoruz, çok değerli canlılara bakma şansımız oluyor. Ama hayatı beraber öğrendiğiniz, en sinir olduğunuz anda bile kopmak istemediğiniz, belki de ilk sizi anlayan ve önden gidip size yol gösteren bir insanın olması ne kadar büyük bir şans bunu olgunlaşıp durup düşününce farkediyor insan. Konuştuğunda, yürüdüğünde, güldüğünde, sinirlendiğinde kendinizi gözlemleme şansını bulduğunuz kardeşiniz.

30'a yaklaştık diye dalga geçiyoruz birbirimizle. O bugün 29'a bastı ve benim için hala beni eve getirdikleri ilk gün korku,endişe,heyecan,şaşkınlıkla yanıma yaklaşan 5 yaşındaki çocuk. Ve Bruce Springsteen 28 koca yılın şerefine söylüyor bu şarkıyı:

I was bruised and battered and I couldnt tell

What I felt
I was unrecognizable to myself
I saw my reflection in a window I didn't know
My own face
Oh brother are you gonna leave me
Wastin´away
On the streets of philadelphia

I walked the avenue till my legs felt like stone
I heard the voices of friends vanished and gone
At night I could hear the blood in my veins
Black and whispering as the rain
On the streets of philadelphia

Aint no angel gonna greet me
Its just you and I my friend
My clothes don't fit me no more
I walked a thousand miles
Just to slip the skin ...

15 Ekim 2010 Cuma

Eat,Pray and Love



















Hayır, henüz filmi izlemedim. Ama bu "EAT" yazılı peçeteleri çok orijinal buldum. Asıl nokta ise masayı renklendiren çiçekler tabii ki. http://www.emersonmade.com/ 'da saça , elbiseye,masaya, evin her köşesine iliştirilebilecek süs çiçekleri satılıyor. Çoğu kocaman,renkli ve iddaalı.






13 Ekim 2010 Çarşamba

Denize Açılan Kapılar



























Bazen fotoğraflar bulacağım en iyi sıfatlardan daha çok şey anlatıyor. İçindeki huzur mesela, baktığınızda orada oturuyormuş hissi. Ufku böyle genişlettikten sonra kim farkında olmadan yaşayabilir ki bu anı. Denize açılan kapılar uzatıyor hayatı. Annemin lisedeyken İngiltere'de yanlarında kaldığı aile İzmir'i ziyaret ettiğinde eve geliyor, güneşin körfez üzerinde yarattığı pırıltılara bakıyor, tek kelime cennet diye nitelendiriyor manzarayı. Yeşillikler arasında yaşayan bir insan için bile önünde akıp giden bir su birikintisi olması huzur verirken biz nasıl duyarsızlaşıyoruz denize, martılara, seslere ve hayatımızın akışına





Monteboaggine





















Bir zaman yolculuğu, kuş uçuşu 2,5 saat mesafedeki cennete yolculuk. İtalya'da Monteboaggine kasabasında şehirden kaçış. Gökyüzüne baktığımızda gri bulutları görmek için çok erken değil mi? Fazlasıyla erken

Chocolate: Always The King


























Öyle bir nesil yetişiyor ki daha 11 yaşında diyete başlayan/başlatılan. Öyle bilinçsizleşmiş ki özellikle kadınlar zayıflama reçeteleri, özentiler, hayatını karartmalar üçgeninde. Yediği şeyin tadını almadan kalori hesabı yapanlar, alışkanlıklar peşinde bilinçsiz tüketim, kendini rahatlatmak adına tabağının ucunda yemeğinin yüzde 80'ni bırakanlar.

Çikolatayı, eti, makarnayı gerçekten seven, zeytinyağını bolca tüketen , meyva sebzeyi zamanıda yiyen ve yediği hiçbir şeyden pişman olmadan tadına varan insanlar mutlu olur (her açıdan). O zaman bu kadar dolmuşken ve sitemkarken Çikolatalı Mereng tarifi iyi gider. http://www.mytartelette.com/2010/07/recipe-chocolate-hazelnut-meringue-cake.html

http://www.mytartelette.com/ adresinde bolca var bu güzel tariflerden.

7 Ekim 2010 Perşembe

Hermes Bisikletleri

























Hiç o sonbahar tablosu içinde dökülen kırmızı yaprakların arasından önünde sepeti olan vintage bisikletinizle geçtiğinizi düşlediniz mi. Matrix üçlemesini yıllar sonra izleyen biri olarak inanıyorum o resmin içine girebileceğimize. Trafiğin, gürültünün sistemin bozuk parçaları olduğunu düşünüyorum. Her kar yağdığında Frank Sinatra sanrısı mi görüyorsunuz? Yapraklar dökülürken Charlize Theron ve Keanu Reeves ile Sweet November filminin çekimlerine katılıp, November Rain şarkısıyla gözlerinizi mi kapatıyorsunuz. Bisikletinize atladığınızda yollar hep düz, uzun ve rüya gibi değil mi? Aynı hastalığa yakalanmışız o zaman, bu mükemmel bisikletleri asla tekdüze olmayacaklar için paylaşıyorum (:




4 Ekim 2010 Pazartesi

Croissant


























Sabah kahvaltısında aylardır süren zinciri kırıp croissant aldım geçen gün. Büyük beklentiler, büyük hüsranlar getirirmiş. Bagete nutella sürmediğimiz kaldı sadece. Tadı tuzu olmayan, mayası fazla kaçmış bir çörekle karşılaştım. Hazır bu kadar özlemle yurdumda croissant arayışına girmişken bir tarihçesini de incelemek istedim.

Şekli crescent yani yarım aydan geliyor. Klasik Çağda ay tapılan ve kutsal görülen bir nesne olduğu için çöreği bu şekle sokmaya karar vermişler. Fransız kahvaltısının vazgeçilmezlerinden. 1970'lerde herşeyi fast-food formuna dönüştürmeye çalışan cin fikirliler pişmemiş croissant'ları paketleyerek tüketime sunmuşlar. Hem de sadece sade çörek olarak değil, toz şekerli, ballı, çukulatalı versiyonlarıyla.




Croissant doğumu 1838'lere uzanıyor. 92 numarada rue de Richelieu in Paris,  Boulangerie Viennoise patisserisini açan Avusturyalı topçu subayı August Zang özellikle Viyana spesiyallerinden kipferl'i ile ünlü oluyor. Fransızlar kipferl'in yerli versiyonunu croissant olarak değiştiriyorlar. En son It's Complicated filminde Meryl Streep'in croissant yaptığı sahne kitlenmişti zihnime. Şimdiyse sadece güzel bir tarifin peşindeyim.

10.10


2010'un en ilginç partisi herhalde 10.10.10 olmaya aday. Pazar gününe denk geldiği için düğün,nişan,kutlamasını bugüne alan çok insan vardır. Bu da pek anlam veremediğim bir konudur. Hızlı hızlı dergi sayfaları, bloglar döner ve çarkıfeleğin içinden ne çıkacağı belli olmaz benim için her ay. Sürekli yenilendiğini düşündüğümüz moda ve trendler tarih tekerrürden ibarettirin kanıtlarıdır. Biz geçmişe gidiyoruz, hiç denemediğimiz kıyafetleri, aksesuarları denemeye başlıyoruz fakat halihazırda bunu yaşamış olan nesil yaşlandık mı acaba diye kendini sorgulamaya başlıyor. Konuyu sakız gibi uzatmamalı, fotoğraflarla devam etmeliyiz.



Bu ay Grİstanbul ve yağmura inat bol renk var her yerde. Krem ve beyaz hayata tutunmaya devam ediyor ama sınırsız paletten de nasibini alıyor.



Duvar kağıtları boyanın yerine geçmeye başlıyor. Plastik alışveriş poşetleri örgü, kumaş çantalarla yer değiştiriyor. Zarflarda fotoğraflar yerine küçük kenar süsleri var. Davetiyeler kese kağıdı tonlarında, çiçek böcek desenleri sadece porselenleri sarıyor. Renklerin pastelde kilitlenmesi ise bu ağırlığı kaldırmamızda en güvenilir destekçimiz.

Ayın son haftasının yarısının tatil olması ve pastırma yazının bizi beklediği haberleri kışa hazırlanırken yaz çocuğu olan beni az da olsa motive ediyor.

Film Ekimi 2010



Hala bilet almamış olanlar http://filmekimi.org/programlar.asp 'den programlara bakıp, en çok önerilen Film Ekimi filmlerinden Sofia Coppola'nın Altın Aslan ödüllü Başka Bir Yerde,  Julie Bertucelli'nin filmi The Tree ve Yann Samuel'in 7 yaşında 40 yaşındaki haline mektup yollayan kadının, 33 sene sonra mektubu alıp hayallerinin ve fikirlerinin ne kadar değiştiğini gördüğü ilginç filmi L'ÂGE DE RAISON'a bilet bulabilirler. Kaçırdığım için yine çok pişman olduğum bir seri var bu 1 haftalık festivalde. Şanslı olanlara ise iyi seyirler (: