11 Aralık 2012 Salı

Missing Like Hell


Gözlerimi kapattım buradayım.
Daha iyi düşünüyorum, daha çok yazmak geliyor içimden, çıkarıp alışkanlığım olmadığı halde yağlı boya resim yapmak istiyorum. Yürüyorum tertermiz sokaklarda, ayakta bir kahve içiyorum. Kafam çok hızlı çalışıyor, ne yapmak istediğime dair çok netim. İç sesimi dinleyebiliyorum. İnsanlar beni yormuyor, sadece gülümsüyoruz.

Gözlerimi kapattım Roma'dayım yine. İçimdeki en güzel Ben'leri doğuran yerde..

10 Aralık 2012 Pazartesi

Just Running Out Of Time




“Because I always feel like running

Not away, because there is no such place
Because if there was, I would have found it by now
Because it's easier to run,
Easier than staying and finding out you're the only one who didn't run
Because running will be the way your life and mine will be described,
As in "the long run"
Or as in having "given someone a run for his money"
Or as in "running out of time"
Because running makes me look like everyone else, though I hope there will never be cause for that
Because I will be running in the other direction, not running for cover
Because if I knew where cover was, I would stay there and never have to run for it
Not running for my life, because I have to be running for something of more value to be running and not in fear
Because the thing I fear cannot be escaped, eluded, avoided, hidden from, protected from, gotten away from.."

3 Aralık 2012 Pazartesi

Uyum-Suz-Luk


Bazen uyumsuzluk daha mükemmel sonuçlar çıkarabiliyoru. Önemli olan ilerisini görebilmekte. Bir evi ev yapan başlıca özellik ise içinde yaşanmışlığın sıcaklığını bırakması. Bazen en ince ayrıntılarına kadar düşünülerek dekore edilmiş bir ev otel suit'ini andırabiliyor. Yavaş yavaş beğenilerek alınan parçalara ise evin demlenmesine ve içindekileri özümsemesine yol açıyor. Evet gördüğünüz gibi çok hafif bir Pazartesi geçirdim bugün. Öyle ki, estetik duyularımı bir kaybedemedim..

Cinnamon Queen


Bu mis gibi kahvenin yanına tarçınlı / zencefilli cookie yapana kadar beni azad edin lütfen, bu anlamda daha gidecek çok yolum var.

Dislikes vs. Likes for A Woman

SkyFall


SkyFall tam bir hayal kırıklığıydı, aklımda ise sadece tek bir sahne kaldı..

Gnocchetti Bolognese

Tartışmasız italyanca söylemesi daha şık ve güzel. Bolonez soslu deniz kabuğu şeklinde makarnamla haftaya başlıyorum. En erken 19:00'da işten eve gelip 5 çeşit yemek yapan kadınların önünde saygıyla eğiliyorum. Ben ancak 3 çeşit yapabiliyorum :)

Bolonez Sos Malzemeleri:
500 gr. kıymanın 3'te 1'i
1 adet kırmızı biber
1 kutu domates püresi
2 tahta kaşık zeytinyağ
1 büyük soğan
Tuz
Karabiber

Yapılış:
Zeytinyağ tencereye eklenir
Üzerine küp kesilmiş soğanlar koyulur, ve renkleri koyulaşana kadar döndürülür
Kıyma soğanların üzerine atılır ve suyunu çekip kahverengi olana ve kokusu çıkan kadar çevrilir
1 adet küp kesilmiş kırmızı biber eklenir ve öldürülür :)
1 kutu domates püresi ilave edilir, 1-2 dk kaynayınca 1 çay bardağı sıcak su eklenir
Tencerenin kapağı kapatılır ve ateş biraz kısılır

Diğer taraftan kaynayıp süzülmüş gnocchetti'ler tekrar tencereye alınır, üzerine bolognese sosumuz eklenir, ve işte size Pratik Pazartesi :)


1 Aralık 2012 Cumartesi

Like A Stuffed Animal


"For a second, I felt a bottomless sadness. So completely alone. Like one of my stuffed animals at home that I was too old for now, that sat on the shelf in my closet, mashed against the back wall."


Beyond Daily Life


"I have a deeply hidden and inarticulate desire for something beyond the daily life."


Coffee Drinkers Make Better Lovers


Uzun zamandır kahve bağımlılığıma bir kılıf arıyordum. İşte buldum :)

Maya Takvimi Halt Etmiş


Aralık 1'de tabii ki gök delinircesine yağmurlar başladı İstanbul'da. Ertelendikçe endişelendiğimiz , yine de hiç gelmesin istediğimiz kış tam manasıyla kapıda. 2012'yi bitirirken fazlasıyla da 'huzur' var içimizde. Belki de sadece önümüzdeki kısa dönemli planlara odaklandığımız, endişe duymadığımız, sağlık dolu (bunu hep korkarak yazıyorum) bir dönem geçirememiştik yakın zamana kadar. İşte orada, hangi işin ucundan tutsam dediğimiz zamanlar.

O kadar küçük parçalara ayrılmış durumda ki işler hangisiyle uğraşsam, hangisine yetsem bilemiyorum. Bundandır ki çoğu şeyi askıda bıraktım. Kendimi daha fazla yaşamak için olsa gerek..

Ve Maya Takvimi 21 Aralık 2012'yi kıyamet olarak gösteriyor. Buna rağmen ısrarla yılbaşı planları kurmaya başladık. İnsanoğlu akıllanıyor mu ne? Yoksa kıyameti değişik manalarıyla yaşayan Türk Toplumu uyanıyor mu? Eninde sonunda bunu da göreceğiz :)

25 Kasım 2012 Pazar

Saturday Morning


Forrest Gump: "You died on a Saturday morning. And I had you placed here under our tree. And I had that house of your father's bulldozed to the ground. Momma always said dyin' was a part of life. I sure wish it wasn't. Little Forrest, he's doing just fine. About to start school again soon. I make his breakfast, lunch, and dinner every day. I make sure he combs his hair and brushes his teeth every day. Teaching him how to play ping-pong. He's really good. We fish a lot. And every night, we read a book. He's so smart, Jenny. You'd be so proud of him. I am. He, uh, wrote a letter, and he says I can't read it. I'm not supposed to, so I'll just leave it here for you. Jenny, I don't know if Momma was right or if, if it's Lieutenant Dan. I don't know if we each have a destiny, or if we're all just floating around accidental-like on a breeze, but I, I think maybe it's both. Maybe both is happening at the same time. I miss you, Jenny. If there's anything you need, I won't be far away."

Semizotu Mücadelesi


Çok mevsimi olmasa da acayip sağlıklı görünen semizotu buketini görünce bir heyecan alıp eve getirdim.
Kökünü büyük bir bıçakla kesip en az 10 su yıkadım. Allahım o toprak 2 bitkiye eklemeye yeterdi. Semizotunu pişirmekten çok ayıklayıp arındırması uzun sürüyor. Sonrası kendi kendine gelişiyor zaten..

Malzemeler:
1 orta boy soğan
1 dolu tahta kaşık zeytinyağ
1 koca demet semizotu
2 adet büyük domates
1 dolu çay kaşık tuz
1 corba kaşığı domates püresi
1 avuç yıkayıp süzülmüş pirinç
Yapılışı:
  • 1 orta boy soğan küp küp doğra
  • 1 dolu tahta kaşık zeytinyağ çelik tencereye koy
  • Soğanları at öldür
  • Semizotu ekle
  • Küp küp kesilmiş domatesleri ekle
  • 1 dolu cay kasık tuz at
  • 1 corba kasıgı domates püresi koy
  • Kapağı kapa 10 dk orta ateşte pişsin
  • Semizotu rengi koyulaşıp iyice tencerenin dibine çökünce suyu varsa 1 avuç yıkanmış pirinç at karıştır/suyu yoksa yarım cay bardağı sıcak su koy
  • Pirinç pişene kadar pişsin
  • Kapağını kapalı bırak soğusun

Buon appetitoooo :)

22 Kasım 2012 Perşembe

Dream Operator


Sanırım bu oda bana çocukluğumu hatırlattığı için hemen ardından bu şarkı geldi aklıma:

When you were little
You dreamed you were big
You must have been something
A real tiny kid

You wish you were me
I wish I was you
Don't you wake up
This dream will come true

And every dream has a name
And names tell your story
This song is your dream
You're the dream operator


Bigger than life
You know it's all me
My face is a book
But it's not what it seems

Three angels above
The whole human race
They dream us to life
They dream me a face

And every dream tells it all
And this is your story
You dreamed me a heart
You're the dream operator

Hard to forget
It's hard to go on
When you fall asleep
You're out on your own

Let go of your life
Grab on to my hand
Here in the clouds
When we'll understand

And you dreamed it all
And this is your story
Do you know who you are?
You're the dream operator

And you dreamed it all
And this is your story
Do you know who you are?
You're the dream operator








 




18 Kasım 2012 Pazar

Abim 30 Olursa..


Abim 30 Olursa
İlk arkadaşın,
Hep örnek aldığın insan,
Yol göstericin,
30 yaşını doldurunca,

Geleceğe gidiyormuş insan,
Bir parça da geçmişe
Daha çok kenetleniyormuş
Her 10'lu yaş döneminde,

Hayat değişirken,
Yenilenirken,
Biz yine hep beraberiz

Pınar'ın Patlıcanla İmtihanı



Aklımda tüm gün cümleler dolanıyor.'Yemek yapmak araba kullanmaya benzer,kendine güvenir malzemeyi ne kadar iyi tanırsan arabayı iğne deliğinden geçirip, 2 harekette park etmek gibi yemeği de istediğin lezzette ortaya çıkarabilirsin. Benim herkesten farkım eğitmenimin dokunduğu her şeyi altına çeviren bir genius olması. Eline aldığı her işi mükemmelleştirmesi..

Bugün vicious circle'ımı genişletmeye karar verdim. Patlıcanla ilk tanışmamı yaşadım. 
İşte püf noktalarıyla Kıymalı patlıcan (ben yalancı karnı yarık diyorum:) ve şehriyeli pilav.

KIYMALI PATLICAN:

Malzemeler:
2 adet orta boy topan patlıcan
150 gr. kıyma
1 adet orta boy soğan
2 adet kırmızı biber
2 adet yeşil-çarliston biber
2 adet orta boy domates
1 yemek kaşığı domates püresi (malum kış domatesleri saman rengi)
2 yemek kaşığı zeytinyağ
1 diş sarımsak
Tuz
Karabiber

Yapılışı:
  • Patlıcanların kabuğu salatalık soyar gibi zebra deseni olacak şekilde 1 cm arayla soyulur, yeşil başları kesilir. Plastik kaba su doldurulur ve içine 1 tatlı kaşığı tuz koyulur. Enine halkalar halinde patlıcanlar doğranır. Ardından bu enine halkalar küp küp yapılarak suya atılır. 15 dk. bekletilir. Bekleyen patlıcanlar hafif sıkılarak (kuru olmaları önemli) kağıt havlu üzerine alınır.
  • Yayvan teflon tencereye 2 yemek kaşığı zeytinyağ koyulur. Üzerine patlıcanlar atılır ve patlıcanlar iyice yumuşayıp koyulaşana kadar (yaklaşık 15 dk.) orta ateşte karıştırılır.Rengi değişen patlıcanlar tencereden bir tabağa aktarılır.
  • Aynı tencereye 1 adet küp küp doğranmış soğan koyulur. Soğanlar ölünce üzerine kıyma dökülür. Kıyma da ölünce kırmızı ve yeşil biberler eklenir.
  • Biberler ölünce patlıcanlar, 1 diş sarımsak, domates , domates püresi, tuz, karabiber eklenir.
  • Yemeğin kapağı kapatılır, 15-20 dk. orta ateşte patlıcanlar iyice pişip yumuşayana kadar beklenir.
  • Suyu azalırsa 1 çay bardağı ısıtılmış su üzerine eklenir. 7-8 dk sonra yemeğin altı kapatılır
ŞEHRİYELİ PİLAV:

Malzemeler:

1 çay bardağı şehriye
2 su bardağı (400ml.) pirinç
3 su bardağı ısıtılmış su
Tereyağ (2 kibrit kutusu büyüklüğünde)
Tuz
Karabiber

Yapılışı:
Teflon tencereye şehriyeler dökülür. (yağsız bir şekilde) Şehriyeler koyu kahve olana kadar popcorn gibi ateşte bekletilir. Ara ara tencere sallanır. Tüm şehriyeler koyu kahverengi olunca 3 su bardağı ısıtılmış su, 2 bardak yıkayıp süzülmüş pirinç, tereyağı, tuz ve karabiber eklenir. Göz göz olunca 2 kat kağıt havlu kapatılır. Tencerenin altı kapatılır.

Buon appetitoooo :)









12 Kasım 2012 Pazartesi

Olmasaydın, Olmazdık..!


Kasım 2012...
Atatürk Liselerinin ismi değişiyor,
Okulların, kültür merkezlerinin yerini camiler alıyor
Atatürk Havalimanı adını değiştiremeyeceklerini için 3. bir havalimanı açıp seferleri taşıyorlar,
29 Ekim'i, 23 Nisan'ı, 10 Kasım'ı unutturmaya, önemsizleştirmeye çalışıyorlar,
Halkın profili değişiyor,
Öğrenmeye aç toplum köreltiliyor, yoksullaştırılıyor, kötüyle dolduruluyor,
Bu değişimlere somut bir direnç gösteren azınlıklarız biz,
Toplum fikrinin bardağın dolu ve boş taraflarından oluştuğunu görenleriz,
Kitaplarında Atatürk'ü okuyan, mantığıyla Atatürk'ün yaşadığı süreçte aldığı kararların doğruluğuna inanmış, her saygı duruşunda, milli marşta gözleri dolan, tüyleri ürperen son nesiliz belki de..
Çocuklarımız bu anlatılarda yeşertecek Cumhuriyet, laiklik, demokrasi , özgürlük fikirlerini,
Ve Hala anlatamadık,

Olmasaydın, OLMAZDILAR!!!! , Olmazdık...

Düş Bahçeleri: Kış 2013


Yürüyorum düş bahçelerinde

Gördüm düşümden büyük bahçe yok
Yüreğimin kuşları konmuş
Telgrafın tellerine
Neşesi gurbet selamlarından çok

A benim dilsiz dillerim
A benim sessiz ellerim
Yakala saçından tut hayatı

Çevir yüzüne öp öp

Duruyorum vaktin seherinde
Değiştirdim takvimleri gece yok
Yüreğimin kuşları konmuş
Telgrafın tellerine
Neşesi gurbet selamlarından çok



Kaldırımlar


Sokaktayım, kimsesiz bir sokak ortasında;


Yürüyorum, arkama bakmadan yürüyorum.

Yolumun karanlığa saplanan noktasında,

Sanki beni bekleyen bir hayal görüyorum.



Kara gökler kül rengi bulutlarla kapanık;

Evlerin bacasını kolluyor yıldırımlar.

İn cin uykuda, yalnız iki yoldaş uyanık;

Biri benim, biri de serseri kaldırımlar.



İçimde damla damla bir korku birikiyor;

Sanıyorum, her sokak başını kesmiş devler...

Üstüme camlarını, hep simsiyah, dikiyor;

Gözüne mil çekilmiş bir âmâ gibi evler.



Kaldırımlar, çilekeş yalnızların annesi;

Kaldırımlar, içimde yaşamış bir insandır.

Kaldırımlar, duyulur, ses kesilince sesi;

Kaldırımlar, içimde kıvrılan bir lisandır.



Bana düşmez can vermek, yumuşak bir kucakta;

Ben bu kaldırımların emzirdiği çocuğum!

Aman, sabah olmasın, bu karanlık sokakta;

Bu karanlık sokakta bitmesin yolculuğum!



Ben gideyim, yol gitsin, ben gideyim, yol gitsin;

İki yanımdan aksın, bir sel gibi fenerler.

Tak, tak, ayak sesimi aç köpekler işitsin;

Yolumun zafer tâkı, gölgeden taş kemerler.



Ne sabahı göreyim, ne sabah görüneyim;

Gündüzler size kalsın, verin karanlıkları!

Islak bir yorgan gibi, sımsıkı bürüneyim;

Örtün, üstüme örtün, serin karanlıkları.



Uzanıverse gövdem, taşlara boydan boya;

Alsa buz gibi taşlar alnımdan bu ateşi.

Dalıp, sokaklar kadar esrarlı bir uykuya,

Ölse, kaldırımların kara sevdalı eşi...


Necip Fazıl Kısakürek

2 Kasım 2012 Cuma

Chania (Hanya) - Greece


Şu an bulunduğum yer gibi; ırk, din ,dil tartışmalarının ve karmaşasının yoğun olduğu bir toplumun aksine, daha rafine bir ortamda doğmak isterdim. Mesela bir adada..

Böylece kendi yaşam tarzımı belirlemek ve kendimi tanımak için daha özgürce zamanım olurdu. Görüşlerimi açıklarken alacağım tepkiler veya cezalar umrumda olmazdı. Azınlık-çoğunluk gibi kavramlara dahil olmazdım. Giydiğim kıyafetin ölçüsü, inandığım sistemin belli bir adı, paranın manipulasyonu bulunmazdı.


Hanya'yı ise gerek huzur, gerek insanların yüzündeki mutlu ifade, gerek tabiat olarak çok sevdim. Tertemiz bir deniz, o denizden çıkan envai çeşit deniz ürünü, hepsinin Ouza eşliğinde ve mezelerle renklendirilip sunumu, cacık, kalamar, kabak çiçeği dolması, güzel balıklar, oksijen, yemekten sonra gelen tahin helvası , değişik digestive likörler ve tabiiki Türk kahvemizin Greek Coffee olarak masaya gelmesiyle mutlu son.

Denizin dibi görünüyordu. Tabi buna bir Egeli bir İzmirli olarak şaşırmadım ama Ekim sonu deniz sefasını da tattım 30 dereceye yaklaşan havada. Yazlık kumsallarda bile yemek yerken herşey taze geliyor. Bizde olduğu gibi sezon kapandı, kepenkler indi durumu yok.

Adadaki iyi üniversiteler sebebiyle yabancı öğrenciler oldukça fazla. Genç nüfusun eğleneceği çok güzel mekanlar var. İçkiler 3,5-4 euro civarında (ülkemizde kadehine 30 tl veriyoruz vergiler yüzünden!) Ama Türk halkı içki içip kendini kaybetmesin tabi 'ölçülü' olsun. Hep bu bastırılmış güdüler yüzünden tüm sapıklıklar doğuyor haberleri yok. İçine doğdukları toplum şekillendiriyor ne yazık ki insanları çok büyük oranda. Nurture & Nature


Büyükbabamın doğduğu topraklarda olmak büyük huzur verdi. Belki böyle bir aile gezisine ihtiyacımız vardı. Zaman sadece bizim için çalıştı 5 gün boyunca.. Geriye bolca fotoğraf, bolca video ve güzel anılar kaldı.

1 Kasım 2012 Perşembe

Serseri Mayın



"Tommaso, scrivi di noi, la nostra storia, la nostra terra, la nostra famiglia, quello che abbiamo fatto di buono e soprattutto quello che abbiamo sbagliato, quello che non siamo riusciti a fare perché eravamo troppo piccoli per la vita che è così grande. La mina vagante se ne è andata. Così mi chiamavate pensando che non vi sentissi. Ma le mine vaganti servono a portare il disordine, a prendere le cose e a metterle in posti dove nessuno voleva farcele stare, a scombinare tutto, a cambiare i piani"

Buyükbabamın doğduğu adada , büyükbabamın doğduğu şehirde, gözlerini dünyaya açtığı evi bulduk.
Ferzan Özpetek'in Serseri Mayınlar filminde dediği gibi; birinin ailemizin hikayesini yazması gerekiyor.
Birinin bu duyguyu yaşatması gerekiyor. Hayatındaki en önemli karakterlerden birini kaybettiğinde kendini huzurlu hissetmek için bazı şeylerin bitip tükenmediğini kanıtlamak gerekiyor, hem kendin hem de ailen için..

Non siate tristi per me, quando non sentirete la mia voce a casa: la vita non è mai nelle nostre stanze. Moriamo e poi torniamo, come tutto"

3 Ekim 2012 Çarşamba

Sesim Geliyor Mu?


Birds flying high you know how I feel

Sun in the sky you know how I feel

Breeze driftin' on by you know how I feel
Breeze driftin' on by you know how I feel
It's a new dawn

It's a new day

It's a new life

For me

And I'm feeling good



Fish in the sea you know how I feel

River running free you know how I feel

Blossom on the tree you know how I feel



(refrain)



Dragonfly out in the sun you know what I mean, don't you know

Butterflies all havin' fun you know what I mean

Sleep in peace when day is done

That's what I mean
And this old world is a new world

And a bold world

For me








Dance Of Life


The journey between what you once were and who you are now becoming is where the dance of life really takes place.


Land Of Nowhere


Bugünün şarkısı Jehan Barbur'un Sarı Albümünden gelsin;

Bir ara sokakta öldüm…dün


Öylece yani.

Birdenbire

Boşluğa düşer gibi, sarı bir sessizliğin içinde

Granit duvarlı binanın anlamsızlığına,

Şehrin boşu boşunalığına içerlerken

Bırakmışım son nefesimi kaldırıma

Bitmiş,

Öylesine yani.

Birdenbire



Yan binadaki otel odasından izliyordu oğlan

Yüz ifadesini göremesem de

Anlamış mıydı acaba öylece oturmadığımı?



O sokakta bitti her şey

Öğleden sonralarını bir bardak sütle geçiştiren

Apartman sakinlerini düşlerken

Sıkıntıdan

Ölmüşüm…dün



Arka odada ütü yapıp

Buharını burnuna çeken kadını,

Mutfağında her öğün için soğan doğrayıp

Gözyaşını kabuklara saklayan Madam Mari'yi

Kocasıyla artık sevişemediği için

Kapı komşusu gar sabunu satan adamı düşleyen Servi'yi

Düşündükçe

Ölüvermişim…dün



Böylece bitmiş yani,

Birdenbire



1 Ekim 2012 Pazartesi

Bu Formanın Hakkını Verenler ASLA Yalnız Kalmaz


Bu kulübün havasında , suyunda , taraftarında var EFSANE yetiştirmek! Konuşacak çok şey var, susmak daha anlamlı. Çünkü tekrar görüşeceğiz Büyük Kaptan, BU FORMANIN HAKKINI VERENLER ASLA YALNIZ KALMAZ!

İncelikler Yüzünden

Beni bu güzel havalar mahvetti,
Böyle havada istifa ettim
Evkaftaki memuriyetimden.
Tütüne böyle havada alıştım,
Böyle havada aşık oldum;
Eve ekmekle tuz götürmeyi
Böyle havalarda unuttum;
Şiir yazma hastalığım
Hep böyle havalarda nüksetti;
Beni bu güzel havalar mahvetti.
(Orhan Veli Kanık)


11 Eylül 2012 Salı

Anneden Hasta Çorbası #1: Domates Çorbası

18 gün tatilden sonra İstanbul'da sonbahara gir, işe başla, vücuda 'sen dinginleşmeye layıksın' derken bir anda paldır küldür yoğun tempoya sok.. Sonu soğuk algınlığı ve idrar yolları enfeksiyonuyla sonuçlandı tabii ki.

Karda kışta hasta olmayan ben, Mayıs ve Eylül aylarında hasta olmayı çok severim. Zira geçişlere alışamam. Süreklilik en büyük prensibimdir :) Ya çok soğuk olacak, evlere kapanıp harala gürele çalışacağız ya da çok sıcak olacak dükkanı kapatıp Çeşme'ye yerleşeceğiz. Asla ortası olmadı, olmayacak gibi...

Domatesler samana dönüşmeden en kırmızılarını seçip eve attım kendimi. İşte hasta çorbası#1: Domates Çorbası!!!

Malzemeler:
Zeytinyağ
Domates (çok iriyse 2 adet - orta boy ise 3 adet) *ben 5 adet orta boy koydum domatese doyayım diye
1 çay kaşığı tuz
Çok az karabiber (1 tutam)
Bir avuç şehriye (sevdiğiniz model:)
3 bardak su

Yapılışı:
Domatesler rondoda çekilir. 1 tahta kaşığı zeytinyağ orta büyüklükteki çelik tencereye koyulur.
Üzerine domatesler eklenip orta ateşte domateslerin güzel kokusu çıkıp renkleri koyulaşana kadar çevirilir.
Üzerlerine 3 su bardağı (600 mg.) su , 1 çay kaşığı tuz ve  bir tutam karabiber ilave edilir. Kaynayana kadar karıştırılır. Kaynayınca bir avuç şehriye içine atılır. (Ben 2 avuç attım çünkü çok seviyorum) Şehriyeler yumuşayınca altı kapatılır. Üzerine limon sıkılarak hastaya servis edilir :)

6 Eylül 2012 Perşembe

If Not Now, Then When


"All the adversity I've had in my life, all my troubles and obstacles, have strengthened me... You may not realize it when it happens, but a kick in the teeth may be the best thing in the world for you. "




Lezzetli 'Yağsız' Tavuk

İşler güçler 4 bir yanı sarmış, gün içerisinde vakitsizlikten yakınan yeni evli Pınar 18:00'de eve girer. Kafasında ne yemek yapacağına dair bir fikir, bir beyin fırtınası bile bulunmamaktadır. Önce düdüklü tencere mucizesiyle 15 dk.'da taze fasulye hazır! Ardından da limonlu yağsız tavuk mucizesi geliyor.

Malzemeler:
4 adet Derisiz, Kemiksiz Tavuk But Baget
1 adet limon
Bir çay kaşığı bal
Kekik
Karabiber
Tuz (Deniz Tuzu tercihen)

Yapılışı:
4 adet tavuk iyice yıkanır ve süzülür. Tavaya yerleştirilerek üst+alt bölümlerinetuz, karabiber, bol kekik yedirilir. 1 adet limon suyu üstlerine dökülür. Orta büyüklükteki ocak kısık ateşte açılarak teflon tencerenin kapağı kapatılır. Tavuklar suyunu bırakıp, tekrar çekince tavuklar alt üst edilir, 1 çay kaşığı bal (çok az hepsine birer zar büyüklüğünde) üstlerinde gezdirilir.Tahmini pişme süresi 50-60 dk.

Buon appetitooo :)

17 Ağustos 2012 Cuma

Turning Yout Turtle Neck to 30!!!


2'li yaşlara beraber başlamadık ama beraber bitiriyoruz, tüm 10'lu yaşları böylesine huzurlu sağlıklı kutlamak üzere...! Genişleyen ailemiz, bizi yukarıdan izleyen en sevdiklerimiz ve ebedi kaçışımız İzmir'imiz ile..
Deniz Kutsal, kocam:) 30 yaşında!!!

She's Got Her Ticket

Yeni yaşları, ailemizi biraraya getiren bayramı, anneyle başbaşa sohbetleri, babayla keyifleri, güzel yemekleri, kısacası yenileneceğim anları iple çekerek gidiyorum. Tek yön bilet almış gibi, enfes bir tatlıyı yemek üzere olmak gibi, tadı damağımda kalacak gibi gidiyorum. Çünkü biliyor musunuz asıl hayat yükümlü olduğumuz mecburiyetlerin yanında gerçekten yaşamayı da hakediyor. İşinden çıkıp evine geldiğinde ya da seni huzursuz eden insanlar ile muhattap olmak durumunda kaldığında arkanı dönmeden gidebildiği, kendini bulduğu bir hayatı olmalı insanın.

Kıssada hisse, gidiyorum işte. Tam bir insan olarak, ne bir eksik ne bir fazla..

29 Temmuz 2012 Pazar

Emirgan'da Çay Saati


EMİRGANDA ÇAY SAATİ

Çırağan sarayı'ndan Büyükdere'ye

Üşümek sonbaharında eski çınarların

uzadığı yerde gizlice akşamların

başlayıp adetâ kendini dinlemeye

kafeslerin ardında bol gözlü bir kadın

ansızın giydirilmiş ipek ferâceye

bir çay yalnızlığı emirgân'dan öteye

değdikçe ısındığı yaldızlı bardağın

nedîm'den yansıması tatyos efendi'ye

tenhâ bir genç kız sesiyle hicazkâr'ın

kuytularda çürüdüğü bağdadî yalıların

yorgun sarmaşıklarıyla sarkmış bahçeye



soğuk kuşlar gibi dağılır boğazda

rüzgârın getirdiği donuk bir yağmur pusu

istinye'de gemilerin karanlık uykusu

kırık direkleriyle dalgın ve hasta

birden içimi kaplayan ölüm korkusu

selâm verilince meçhul bir namazda

gâzâli'yse biraz mevlânâ biraz da

kubbenin altındaki divan uğultusu

'şeref' vapurundan en kirli beyazda

yüzlerce harbiyeli sürgün yolcusu

havada bir asılmış adam kokusu

istanbul jöntürkleri hüzzâm bir yasta



yankılarıyla telaşlı geceleri bir bebek'ten

motorların taşıyıp o kadar bitiremediği

en yılgın sonbahar benim gözlerimdeki

çok daha dumanlı mütâreke günlerinden

alaturka saat kaçta ikinci tömbeki

miralay sadık bey'in nargilesinden

dem çekip kumrular gibi sebilleri şenlendiren

osmanlı sehpâların gölgesindeki

emirgân'da acılaşmak koyu bir semâverden

çaylar gibi kararıp kaç defalarca eski

bir şiir üzüntüsüyle müseddes biçimindeki

çoktan unutulmuş kilitli defterlerden

Attila İlhan

Girit'e Giden Yollar

Lise 1. sınıfta Tarih dersinde %50 ağırlık taşıyan "Aile Tarihi Projesini" büyükbabam üzerine yapmıştım. O zamanlar beraber geçecek son 5 senemiz kaldığını bilsem hangi ruh halinde olurdum, projeyi tamamlayabilir miydim, kendimi daha önceden yollara mı verirdim hiçbir fikrim yok. Sadece herkesin ahşap kutular, maketler hazırladıkları projeyi ben 19 sayfalık ciltlenmiş bir biyografi ve benim için ailenin ne anlama geldiğini anlatan samimi bir önsöz ve sonsöz ile tamamlamıştım. Aldığım not %100'dü, gittiğim yolların ise km. hesabı yoktu.

Şimdi o ruhsal yolculuğu somut birşeylerle tamamlama zamanı. Büyükbabamın mübadele öncesi doğduğu yere, bebekliğine, çocukluğuna , geçtiği yollara Girit'e gidiyoruz. Doğduğu evi bulmaya, belki de kendimizi. 3 ay nasıl sabredeceğim açıkçası bilemiyorum. Yolların bizi O'nun anısıyla sarması ve O'nu daha da iyi anlamak ümidiyle..

17 Temmuz 2012 Salı

Başka Türlü Birşey Benim İstediğim..

başka türlü bir şey benim istediğim


ne ağaca benzer ne de buluta

burası gibi değil gideceğim memleket

denizi ayrı deniz,havası ayrı hava



nerde gördüklerim nerde o beklediğim

rengi başka tadı başka
bir başka yolculuk dalından inmek yere

yaşadığından uzun

bir tatlı yolculuk dalından inmek yere

ağacın yüksekliğince dalın yüksekliğince rüzgarda

ve bir yeni ömür vardığım çimen yeşilliğince

15 Temmuz 2012 Pazar

Aperatif 1: Biberli Muffin Zamanı


Yine anneden kurtarıcı tarif geldi :)


KIRMIZI BİBERLİ MUFFIN


Malzemeler:
2 yumurta
2/3 bardak sut
100 gr. Tereyag
1 paket kabartma tozu
2 kirmizi biber
200 gr. beyaz peynir
1.5 bardak un


Yapilisi:

2 yumurta 3-4 dk. cirpilir. 100 gr. erimis sogutulmus tereyag yavas yavas,

ayni anda cirparak ilave edilir. Daha sonra 2/3 bardak sut eklenir.

Bir paket kabartma tozunun karistirildigi un yavas yavas karisima koyulur.

İnce dogranmis kirmizi biberler ve rendelenmis beyaz peynir ( veya İzmir

tulumu) karistirilir. Kucuk silikon muffin kaplarina 2/3 u kadar doldurulur.

İsitilmis 190 derece firinda ustleri kizarana kadar pisirilir.


Buon apetite!

12 Temmuz 2012 Perşembe

Dört Mevsim YAz

Benim en mutlu anlarım hep yaz mevsiminde & deniz kenarında geçmiştir. Zaten bir İzmirli doğar doğmaz denize aşık olur. Yazların en güzel yanı ise o kalabalık aile. Ayrımsız, sınırsız ama ölçülü geçen o çocukluk ileride aile kurduğunda en temel taşlardan biri olacak bazı mesajları taşır içinde:

"Her zaman yaşını yaşamak. Ne bir eksik ne bir fazla. Ne olduğundan büyük görünmek ne de küçük. Her zaman tadında, kararında"

Bu yüzden huzuru bulduğun insanlar yanında olduğu zaman hiçbir şeyin acelesi yoktur. Yeni açılan restauranta da gidilir, dünyanın farklı bir şehrine de. Ama harcamak , tüketmek için yapılmaz bu aksine keyfi bitimsiz kılmak için yapılır.

Dünyada bazı değerler varsa ve bunların maddi karşılıkları bulunmuyorsa, kendimizi doğduğumuz çehre bakımından şanslı hissedip yaşamalıyız hayatı. Çünkü mücadele bitmiyor (benim için 3 sene önce başlayan ama dünyada çoğu yaşıtım için büyük zorluklar taşıyan doğumunda başlayan mücadele) Bazı zorluklara direnip, sürekli üretmez, yenilenmezsen hiçbir şeyin anlamı yok.

Bugün kafa yoğun,
Bugün işler karışık,
Bugün bir cümle yazınca onun anlamlı veya anlamsız olup olmadığını kontrol edemiyorum

11 Temmuz 2012 Çarşamba

To The Olive Trees.. 25 Yaş & Chris de Burgh Buluşması

En güzel 25 yaş hediyelerimden biri, 9 yaşında abimin cd player'ında tanıştığım Chris De Burgh şarkılarını sonunda İstanbul'da Maçka Küçükçiftlikparkta canlı dinleyebildim. Gülüşünde bile ahenk var bu adamın, 67 yaşın enerjisi var damarlarında. Yalnız ölmek istemiyor gibi.. Hayat zaten hep onu yalnız bırakanları değil de kendisine tutunanları sevmiyor mu? Ufak sinir bozuklukları mutlu insanların sadece 1 sn.sini alır, mutsuz iç hesaplaşmasını tamamlayamamış sorumsuz insanları ise çürütür. Chris de Burgh gençleşirken ve İstanbul'a tekrar 'merhaba' derken bana İzmir'i hatırlatan şarkısının şu dizeleri vardı hep aklımda:


When the summer winds begin to blow,
That is when I will be sailing to my home,
To the olive trees and the golden corn
That whispers in the fields up in the hills beyond the place
where I was born;





Misafir Her Zaman Haklıdır: Etli Nohut + Domatesli Pilav

Objektif kararlarına ve yorumlarına güvendiğim 4 kişilik dost ekibini bugün spontane bir şekilde deneylerime alet ettim. Ama misafir her zaman haklıdır, menüye verdikleri not bunu gösteriyor :)

ETLİ NOHUT

Malzemeler:
Birbucuk su bardagi beyaz nohut

250 gr. kusbasi dogranmis bonfile

1 yemek kasigi biber salcasi

2 yemek kasigi domates puresi

Tuz, karabiber , pul biber

2 dolu yemek kasigi zeytinyag

2 orta boy sogan



Yapilisi:



Nohut bir gun once ustunu ortene kadar suya konur. 8 saat kadar suda

durup sismesi gerekir. Pisirmeden once sicak suda 1-2 dk. haslanmali ve

suzguye alinmalidir. Duduklu tencereye zeytinyagi konularak bir sure orta

kizdirilir.( Yag eti atinca cazzzz edecek kadar isinmalidir. Aksi takdirde et su

salar ve sert olur. ) Etler yaga eklenerek suyunu cekene kadar kavurulur.

İnce dogranmis soganlar ilave edilir, saydamlasip renkleri degisene kadar

pisirilir. Kup dogranmis kirmizi biber 2-3 dk.dondurulur. Once biber salcasi

sonra domates puresi tencereye konulur. Nohutlar,

2 bardak sicak su, tuz, karabiber, pul biber ilave edilir.Tencerenin kapagi kapatilir.

Ayar dugmesi tavuk isaretine getirilir, saat 15 dk ya ayarlanir. İlk dut sesinden sonra

ates biraz kisilir. İkinci dutten sonra yemek hazirdir. ( please buhar kontrol!!)
 

Konumuz Bezelye

Yine başarılı bir deneme, "sıfırdan yemek yapmaya başlayan bir insan için.." girişi dahi yapmıyorum. Dersimiz bezelye, kendime notum (ne kadar su, o kadar lezzet Pınar!)

Anneden tarif arası gelen efektlere dikkat! :)

Malzemeler:




1 kg bezelye

2 ortaboy domates

2 buyuk yemek kasigi dolusu zeytinyag

1 orta boy kuru sogan

Tuz, karabiber

1 kesme seker



Yapilisi:



Bezelye ayiklanip yikanarak suzguye alinir. Duduklu tencereye zeytinyag koyularak

orta atese oturtulur. İnce dogranmis soganlar rengi degisene kadar 2-3 dk kavurulur.

Bezelyeler, rondolanmis 2 domates, tuz, karabiber, kesme seker ilave edilir. 8-10 dk.

orta ateste ustu acik olarak pisirilir. 1 cay bardagi (buyuk) sicak su koyup duduklu tencerenin kapagi kapatilir. Ayari tavuk isaretine getirip saat 7 dk ya ayarlanir. Duuut sesi gelince

saat cikarilir. Ates biraz kisilir. Tekrar duuut sesi gelince tencerenin alti kapatilir.

Duduklu tencereyi buharini iyice bosaltmadan asla acmayacagimiz unutulmamalidir!

4 Temmuz 2012 Çarşamba

Neydi O Bir Zamanlar


istanbul ve sen / neydi o bir zamanlar


sanki gençliğime doğru yaşlanıyordum

çengelköy’de yaz unutulmaz erguvanlar

hangi yanıma dönsem seni bulurdum

içimdeki lambanın kırıldığı anlar



istanbul ve sen / sırılsıklam yaşananlar

yanardöner bir ayna yeniden ruhum

çengelköy’de yaz unutulmaz erguvanlar

gözlerinin sisinde sevdalı bir yolcuyum

hayal meyal gemiler dumanlı ilkbahar



istanbul ve sen / ikinizden kalanlar

tekrar tekrar ısrarla yaşayıp durduğum

çengelköy’de yaz unutulmaz erguvanlar

rüya mıdır gerçek mi kendi kendime sorduğum

istanbul ve sen / neydi o bir zamanlar



ATTİLA İLHAN



Lime Day!

Lime ve taze nane evin tüm nemini almaya geliyor,
3 gün sonra ise Çeşme'de serinleyeceğiz

Cherish The Day


You're ruling the way that I move
And I breathe your air
You only can rescue me
This is my prayer

If you were mine
If you were mine
I wouldn't want to go to heaven

I cherish the day
I won't go astray
I won't be afraid
You won't catch me running

You're ruling the way that I move
You take my air
You show me how deep love can be
You're ruling the way that I move
And I breathe your air
You only can rescue me
This is my prayer

I cherish the day
I won't go astray
I won't be afraid
You won't catch me running

I cherish the day
I won't go astray
I won't be afraid
Won't run away

You show me how deep love can be
You show me how deep love can be


O Haziran Akşamı Yazısı



Sıcak mı sıcak bir haziran akşamı. Klimanın yapay serinliğinde ferahlamaya çalışıyoruz.
Hani insan bazen yüreğinin yerinde kocaman bir taş varmış gibi hisseder ya ,işte ben de öyle hissediyorum. Elimde değil, çevremde sevdiklerimle ilgili ne kadar olan biten varsa yükleniyorum sırtıma ben de. Problemleri evirip çevirip yaşıyorum kafamda. Hayat hep krem ve beyaz gibi olsa, griler siyahlar olmasa. Tamam, hayata renk veren o güzelim gökkuşağı renkleri harika. Ama grileri, siyahları yaşamamak için bir kalemde feda ederim onları. Bir tuvalim olsa, bir resim yapsam, griyle siyahı koymamak için zararı yok dokunmam bile diğer boya tüplerine.

Madem Spora Başladık Menümüz: Barbunya & Mücver

İlk denemenin rehavetine veya moral bozukluğuna kapılmamak lazımmış, mail ile gelen tarif mundar olunca anne ile yapılan canlı telefon görüşmesi TAM KIVAMINDA bir barbunyanın doğumuna vesile oldu. İki ayak bir pabuca girerek yapılan mücverlerim de yılın en hızlı hazırlanan mücveri madalyasını almak üzere sıraya girdi. İşte yapılışları:

Zeytinyağlı Barbunya

1 kg. barbunya ( ayiklanip yikanmis )

2 iri, kirmizi domates ( rendelenmis veya "rondo" da cekilmis )
1 irice kuru sogan (ince kiyilmis)
1 kirmizi biber ( ince dogranmis )
2 buyuk yemek kasigi dolusu zeytinyag
1 dolu cay kasigi tuz
1 kesme seker

Yapilisi :
Yukaridaki tum malzemeler duduklu tencereye konulup iyice
karistirilir. Orta ateste 10 dk. kadar pisirilir. 1 cay bardagi kadar
sicak su ilave edilir. Tencerenin kapagi sikica kapatilir. Pisirme ayari
"vitamin" e getirilir, saat 12- 13 dk. ya getirilip yerine takilir. Duuuut
sesi gelince saat cikarilir. Tencerenin alti biraz kisilir. Sure sona erip
saat tekrar otmeye basladiginda tencerenin alti kapatilir. En az 15
dk. Bekledikten sonra pisirme ayari buhar isaretine getirilir. Buhar cikmazsa
tencere acilir. En az evdeki kadar lezzetli barbunya yemege hazirdir.

Buon appetito:))
 
Ve MÜCVEEEER:
Malzemeler:

3 adet kabak
5-6 taze sogan
Yarim demet taze nane veya 1 tatli kasigi kuru nane
Yarim demet dereotu
Yarim demet maydanoz
2 yumurta
4-5 tepeleme yemek kasigi un
Karabiber, tuz

Yapilisi:
Kabaklarin disi ince soyulup uclari kesilir, yikanir ve suzulur.
Rendenin kalin tarafiyla rendelenir. İnce kiyilmis sogan, yesillikler,
2 yumurta, un , tuz, karabiber hep birlikte iyice karistirilir.
Teflon tavaya 2-3 yemek kasigi sivi yag konur, kizdirilir.
Karisimdan kasikla alinip tavaya tek tek dokulur ustu biraz bastirilarak
İnceltilir. Her iki tarafi kirana dek orta ateste alt ust edilerek pisirilir.
 
MUTLU SOOON!!! :)