25 Kasım 2012 Pazar

Saturday Morning


Forrest Gump: "You died on a Saturday morning. And I had you placed here under our tree. And I had that house of your father's bulldozed to the ground. Momma always said dyin' was a part of life. I sure wish it wasn't. Little Forrest, he's doing just fine. About to start school again soon. I make his breakfast, lunch, and dinner every day. I make sure he combs his hair and brushes his teeth every day. Teaching him how to play ping-pong. He's really good. We fish a lot. And every night, we read a book. He's so smart, Jenny. You'd be so proud of him. I am. He, uh, wrote a letter, and he says I can't read it. I'm not supposed to, so I'll just leave it here for you. Jenny, I don't know if Momma was right or if, if it's Lieutenant Dan. I don't know if we each have a destiny, or if we're all just floating around accidental-like on a breeze, but I, I think maybe it's both. Maybe both is happening at the same time. I miss you, Jenny. If there's anything you need, I won't be far away."

Semizotu Mücadelesi


Çok mevsimi olmasa da acayip sağlıklı görünen semizotu buketini görünce bir heyecan alıp eve getirdim.
Kökünü büyük bir bıçakla kesip en az 10 su yıkadım. Allahım o toprak 2 bitkiye eklemeye yeterdi. Semizotunu pişirmekten çok ayıklayıp arındırması uzun sürüyor. Sonrası kendi kendine gelişiyor zaten..

Malzemeler:
1 orta boy soğan
1 dolu tahta kaşık zeytinyağ
1 koca demet semizotu
2 adet büyük domates
1 dolu çay kaşık tuz
1 corba kaşığı domates püresi
1 avuç yıkayıp süzülmüş pirinç
Yapılışı:
  • 1 orta boy soğan küp küp doğra
  • 1 dolu tahta kaşık zeytinyağ çelik tencereye koy
  • Soğanları at öldür
  • Semizotu ekle
  • Küp küp kesilmiş domatesleri ekle
  • 1 dolu cay kasık tuz at
  • 1 corba kasıgı domates püresi koy
  • Kapağı kapa 10 dk orta ateşte pişsin
  • Semizotu rengi koyulaşıp iyice tencerenin dibine çökünce suyu varsa 1 avuç yıkanmış pirinç at karıştır/suyu yoksa yarım cay bardağı sıcak su koy
  • Pirinç pişene kadar pişsin
  • Kapağını kapalı bırak soğusun

Buon appetitoooo :)

22 Kasım 2012 Perşembe

Dream Operator


Sanırım bu oda bana çocukluğumu hatırlattığı için hemen ardından bu şarkı geldi aklıma:

When you were little
You dreamed you were big
You must have been something
A real tiny kid

You wish you were me
I wish I was you
Don't you wake up
This dream will come true

And every dream has a name
And names tell your story
This song is your dream
You're the dream operator


Bigger than life
You know it's all me
My face is a book
But it's not what it seems

Three angels above
The whole human race
They dream us to life
They dream me a face

And every dream tells it all
And this is your story
You dreamed me a heart
You're the dream operator

Hard to forget
It's hard to go on
When you fall asleep
You're out on your own

Let go of your life
Grab on to my hand
Here in the clouds
When we'll understand

And you dreamed it all
And this is your story
Do you know who you are?
You're the dream operator

And you dreamed it all
And this is your story
Do you know who you are?
You're the dream operator








 




18 Kasım 2012 Pazar

Abim 30 Olursa..


Abim 30 Olursa
İlk arkadaşın,
Hep örnek aldığın insan,
Yol göstericin,
30 yaşını doldurunca,

Geleceğe gidiyormuş insan,
Bir parça da geçmişe
Daha çok kenetleniyormuş
Her 10'lu yaş döneminde,

Hayat değişirken,
Yenilenirken,
Biz yine hep beraberiz

Pınar'ın Patlıcanla İmtihanı



Aklımda tüm gün cümleler dolanıyor.'Yemek yapmak araba kullanmaya benzer,kendine güvenir malzemeyi ne kadar iyi tanırsan arabayı iğne deliğinden geçirip, 2 harekette park etmek gibi yemeği de istediğin lezzette ortaya çıkarabilirsin. Benim herkesten farkım eğitmenimin dokunduğu her şeyi altına çeviren bir genius olması. Eline aldığı her işi mükemmelleştirmesi..

Bugün vicious circle'ımı genişletmeye karar verdim. Patlıcanla ilk tanışmamı yaşadım. 
İşte püf noktalarıyla Kıymalı patlıcan (ben yalancı karnı yarık diyorum:) ve şehriyeli pilav.

KIYMALI PATLICAN:

Malzemeler:
2 adet orta boy topan patlıcan
150 gr. kıyma
1 adet orta boy soğan
2 adet kırmızı biber
2 adet yeşil-çarliston biber
2 adet orta boy domates
1 yemek kaşığı domates püresi (malum kış domatesleri saman rengi)
2 yemek kaşığı zeytinyağ
1 diş sarımsak
Tuz
Karabiber

Yapılışı:
  • Patlıcanların kabuğu salatalık soyar gibi zebra deseni olacak şekilde 1 cm arayla soyulur, yeşil başları kesilir. Plastik kaba su doldurulur ve içine 1 tatlı kaşığı tuz koyulur. Enine halkalar halinde patlıcanlar doğranır. Ardından bu enine halkalar küp küp yapılarak suya atılır. 15 dk. bekletilir. Bekleyen patlıcanlar hafif sıkılarak (kuru olmaları önemli) kağıt havlu üzerine alınır.
  • Yayvan teflon tencereye 2 yemek kaşığı zeytinyağ koyulur. Üzerine patlıcanlar atılır ve patlıcanlar iyice yumuşayıp koyulaşana kadar (yaklaşık 15 dk.) orta ateşte karıştırılır.Rengi değişen patlıcanlar tencereden bir tabağa aktarılır.
  • Aynı tencereye 1 adet küp küp doğranmış soğan koyulur. Soğanlar ölünce üzerine kıyma dökülür. Kıyma da ölünce kırmızı ve yeşil biberler eklenir.
  • Biberler ölünce patlıcanlar, 1 diş sarımsak, domates , domates püresi, tuz, karabiber eklenir.
  • Yemeğin kapağı kapatılır, 15-20 dk. orta ateşte patlıcanlar iyice pişip yumuşayana kadar beklenir.
  • Suyu azalırsa 1 çay bardağı ısıtılmış su üzerine eklenir. 7-8 dk sonra yemeğin altı kapatılır
ŞEHRİYELİ PİLAV:

Malzemeler:

1 çay bardağı şehriye
2 su bardağı (400ml.) pirinç
3 su bardağı ısıtılmış su
Tereyağ (2 kibrit kutusu büyüklüğünde)
Tuz
Karabiber

Yapılışı:
Teflon tencereye şehriyeler dökülür. (yağsız bir şekilde) Şehriyeler koyu kahve olana kadar popcorn gibi ateşte bekletilir. Ara ara tencere sallanır. Tüm şehriyeler koyu kahverengi olunca 3 su bardağı ısıtılmış su, 2 bardak yıkayıp süzülmüş pirinç, tereyağı, tuz ve karabiber eklenir. Göz göz olunca 2 kat kağıt havlu kapatılır. Tencerenin altı kapatılır.

Buon appetitoooo :)









12 Kasım 2012 Pazartesi

Olmasaydın, Olmazdık..!


Kasım 2012...
Atatürk Liselerinin ismi değişiyor,
Okulların, kültür merkezlerinin yerini camiler alıyor
Atatürk Havalimanı adını değiştiremeyeceklerini için 3. bir havalimanı açıp seferleri taşıyorlar,
29 Ekim'i, 23 Nisan'ı, 10 Kasım'ı unutturmaya, önemsizleştirmeye çalışıyorlar,
Halkın profili değişiyor,
Öğrenmeye aç toplum köreltiliyor, yoksullaştırılıyor, kötüyle dolduruluyor,
Bu değişimlere somut bir direnç gösteren azınlıklarız biz,
Toplum fikrinin bardağın dolu ve boş taraflarından oluştuğunu görenleriz,
Kitaplarında Atatürk'ü okuyan, mantığıyla Atatürk'ün yaşadığı süreçte aldığı kararların doğruluğuna inanmış, her saygı duruşunda, milli marşta gözleri dolan, tüyleri ürperen son nesiliz belki de..
Çocuklarımız bu anlatılarda yeşertecek Cumhuriyet, laiklik, demokrasi , özgürlük fikirlerini,
Ve Hala anlatamadık,

Olmasaydın, OLMAZDILAR!!!! , Olmazdık...

Düş Bahçeleri: Kış 2013


Yürüyorum düş bahçelerinde

Gördüm düşümden büyük bahçe yok
Yüreğimin kuşları konmuş
Telgrafın tellerine
Neşesi gurbet selamlarından çok

A benim dilsiz dillerim
A benim sessiz ellerim
Yakala saçından tut hayatı

Çevir yüzüne öp öp

Duruyorum vaktin seherinde
Değiştirdim takvimleri gece yok
Yüreğimin kuşları konmuş
Telgrafın tellerine
Neşesi gurbet selamlarından çok



Kaldırımlar


Sokaktayım, kimsesiz bir sokak ortasında;


Yürüyorum, arkama bakmadan yürüyorum.

Yolumun karanlığa saplanan noktasında,

Sanki beni bekleyen bir hayal görüyorum.



Kara gökler kül rengi bulutlarla kapanık;

Evlerin bacasını kolluyor yıldırımlar.

İn cin uykuda, yalnız iki yoldaş uyanık;

Biri benim, biri de serseri kaldırımlar.



İçimde damla damla bir korku birikiyor;

Sanıyorum, her sokak başını kesmiş devler...

Üstüme camlarını, hep simsiyah, dikiyor;

Gözüne mil çekilmiş bir âmâ gibi evler.



Kaldırımlar, çilekeş yalnızların annesi;

Kaldırımlar, içimde yaşamış bir insandır.

Kaldırımlar, duyulur, ses kesilince sesi;

Kaldırımlar, içimde kıvrılan bir lisandır.



Bana düşmez can vermek, yumuşak bir kucakta;

Ben bu kaldırımların emzirdiği çocuğum!

Aman, sabah olmasın, bu karanlık sokakta;

Bu karanlık sokakta bitmesin yolculuğum!



Ben gideyim, yol gitsin, ben gideyim, yol gitsin;

İki yanımdan aksın, bir sel gibi fenerler.

Tak, tak, ayak sesimi aç köpekler işitsin;

Yolumun zafer tâkı, gölgeden taş kemerler.



Ne sabahı göreyim, ne sabah görüneyim;

Gündüzler size kalsın, verin karanlıkları!

Islak bir yorgan gibi, sımsıkı bürüneyim;

Örtün, üstüme örtün, serin karanlıkları.



Uzanıverse gövdem, taşlara boydan boya;

Alsa buz gibi taşlar alnımdan bu ateşi.

Dalıp, sokaklar kadar esrarlı bir uykuya,

Ölse, kaldırımların kara sevdalı eşi...


Necip Fazıl Kısakürek

2 Kasım 2012 Cuma

Chania (Hanya) - Greece


Şu an bulunduğum yer gibi; ırk, din ,dil tartışmalarının ve karmaşasının yoğun olduğu bir toplumun aksine, daha rafine bir ortamda doğmak isterdim. Mesela bir adada..

Böylece kendi yaşam tarzımı belirlemek ve kendimi tanımak için daha özgürce zamanım olurdu. Görüşlerimi açıklarken alacağım tepkiler veya cezalar umrumda olmazdı. Azınlık-çoğunluk gibi kavramlara dahil olmazdım. Giydiğim kıyafetin ölçüsü, inandığım sistemin belli bir adı, paranın manipulasyonu bulunmazdı.


Hanya'yı ise gerek huzur, gerek insanların yüzündeki mutlu ifade, gerek tabiat olarak çok sevdim. Tertemiz bir deniz, o denizden çıkan envai çeşit deniz ürünü, hepsinin Ouza eşliğinde ve mezelerle renklendirilip sunumu, cacık, kalamar, kabak çiçeği dolması, güzel balıklar, oksijen, yemekten sonra gelen tahin helvası , değişik digestive likörler ve tabiiki Türk kahvemizin Greek Coffee olarak masaya gelmesiyle mutlu son.

Denizin dibi görünüyordu. Tabi buna bir Egeli bir İzmirli olarak şaşırmadım ama Ekim sonu deniz sefasını da tattım 30 dereceye yaklaşan havada. Yazlık kumsallarda bile yemek yerken herşey taze geliyor. Bizde olduğu gibi sezon kapandı, kepenkler indi durumu yok.

Adadaki iyi üniversiteler sebebiyle yabancı öğrenciler oldukça fazla. Genç nüfusun eğleneceği çok güzel mekanlar var. İçkiler 3,5-4 euro civarında (ülkemizde kadehine 30 tl veriyoruz vergiler yüzünden!) Ama Türk halkı içki içip kendini kaybetmesin tabi 'ölçülü' olsun. Hep bu bastırılmış güdüler yüzünden tüm sapıklıklar doğuyor haberleri yok. İçine doğdukları toplum şekillendiriyor ne yazık ki insanları çok büyük oranda. Nurture & Nature


Büyükbabamın doğduğu topraklarda olmak büyük huzur verdi. Belki böyle bir aile gezisine ihtiyacımız vardı. Zaman sadece bizim için çalıştı 5 gün boyunca.. Geriye bolca fotoğraf, bolca video ve güzel anılar kaldı.

1 Kasım 2012 Perşembe

Serseri Mayın



"Tommaso, scrivi di noi, la nostra storia, la nostra terra, la nostra famiglia, quello che abbiamo fatto di buono e soprattutto quello che abbiamo sbagliato, quello che non siamo riusciti a fare perché eravamo troppo piccoli per la vita che è così grande. La mina vagante se ne è andata. Così mi chiamavate pensando che non vi sentissi. Ma le mine vaganti servono a portare il disordine, a prendere le cose e a metterle in posti dove nessuno voleva farcele stare, a scombinare tutto, a cambiare i piani"

Buyükbabamın doğduğu adada , büyükbabamın doğduğu şehirde, gözlerini dünyaya açtığı evi bulduk.
Ferzan Özpetek'in Serseri Mayınlar filminde dediği gibi; birinin ailemizin hikayesini yazması gerekiyor.
Birinin bu duyguyu yaşatması gerekiyor. Hayatındaki en önemli karakterlerden birini kaybettiğinde kendini huzurlu hissetmek için bazı şeylerin bitip tükenmediğini kanıtlamak gerekiyor, hem kendin hem de ailen için..

Non siate tristi per me, quando non sentirete la mia voce a casa: la vita non è mai nelle nostre stanze. Moriamo e poi torniamo, come tutto"