25 Ağustos 2010 Çarşamba

Losing Horizon

Karayip Korsanları'nda en sevdiğim Med-Cezir sahnesi. Su yer değiştirirken acayip bir fırtına çıkıyor, gemiyi iki ucunda koşarak alabora edip kısa bir süre denizin içinde kaldıktan sonra açığa çıkıyorlar. Hava ılık, güneş yeni doğuyor ve su dümdüz. O kadar aksiyonun ardından rahatlama.. Hep diyorum ufku görmek, güneşin o çizgiyle buluşması mı insanı yaşamın gerçekliğine inandırıyor.

 http://creamandwhite.tumblr.com/ adresinde bu gerçekliği dışarıya çıkaran detaylar, güzellik kaygısı değil estetik arayışı.

Kürşat Başar Başucumdaki Müzik romanında bir karakterden bahseder. Adı Cevdet'tir. Cevdet hayatın ortasına düşmüş, tüm sorumlulukları ve yapması gerekenler ile kendisine biçilen kıyafeti giymiştir. Hayatı geldiği şekilde yaşar, ona birşey katmaz, çılgınlık yapmaz, plansız hareket etmez. Baş kadın karakter ise durağan hayatına sınırsız hayalgücü katarak yaşadığı herşeyi tüm derinliğiyle kendi tuvalinde çizer verdiği kararlar frene bastığı anlardır.

Aynı anlatılan gibi aslında herşey. Hayatın ne kadar derinine inersen o kadar tanışırsın yeniliklerle. Ufku kaybettiğinde anlatacağın hikayeler çoğalmıştır. Sisin kaybolup tekrar güneşin doğuşu bile binbir duygu değişimi yaratır insanda.

İşte ufuk çizgisinin yok olduğu bu fotoğraf sebep oldu soyut yazılara.

Diğer ilham veren fotoğraflar için http://creamandwhite.tumblr.com/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder