Şu an bulunduğum yer gibi; ırk, din ,dil tartışmalarının ve karmaşasının yoğun olduğu bir toplumun aksine, daha rafine bir ortamda doğmak isterdim. Mesela bir adada..
Böylece kendi yaşam tarzımı belirlemek ve kendimi tanımak için daha özgürce zamanım olurdu. Görüşlerimi açıklarken alacağım tepkiler veya cezalar umrumda olmazdı. Azınlık-çoğunluk gibi kavramlara dahil olmazdım. Giydiğim kıyafetin ölçüsü, inandığım sistemin belli bir adı, paranın manipulasyonu bulunmazdı.
Hanya'yı ise gerek huzur, gerek insanların yüzündeki mutlu ifade, gerek tabiat olarak çok sevdim. Tertemiz bir deniz, o denizden çıkan envai çeşit deniz ürünü, hepsinin Ouza eşliğinde ve mezelerle renklendirilip sunumu, cacık, kalamar, kabak çiçeği dolması, güzel balıklar, oksijen, yemekten sonra gelen tahin helvası , değişik digestive likörler ve tabiiki Türk kahvemizin Greek Coffee olarak masaya gelmesiyle mutlu son.
Denizin dibi görünüyordu. Tabi buna bir Egeli bir İzmirli olarak şaşırmadım ama Ekim sonu deniz sefasını da tattım 30 dereceye yaklaşan havada. Yazlık kumsallarda bile yemek yerken herşey taze geliyor. Bizde olduğu gibi sezon kapandı, kepenkler indi durumu yok.
Adadaki iyi üniversiteler sebebiyle yabancı öğrenciler oldukça fazla. Genç nüfusun eğleneceği çok güzel mekanlar var. İçkiler 3,5-4 euro civarında (ülkemizde kadehine 30 tl veriyoruz vergiler yüzünden!) Ama Türk halkı içki içip kendini kaybetmesin tabi 'ölçülü' olsun. Hep bu bastırılmış güdüler yüzünden tüm sapıklıklar doğuyor haberleri yok. İçine doğdukları toplum şekillendiriyor ne yazık ki insanları çok büyük oranda. Nurture & Nature
Büyükbabamın doğduğu topraklarda olmak büyük huzur verdi. Belki böyle bir aile gezisine ihtiyacımız vardı. Zaman sadece bizim için çalıştı 5 gün boyunca.. Geriye bolca fotoğraf, bolca video ve güzel anılar kaldı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder