5 Ocak 2011 Çarşamba

We Are Golden


Bu şehrin ışıkları içinde olduğunda öylesine kaplıyor ki her yanını kendini o altın dönemin bir parçası hissediyorsun. Bilmem kaçıncı gidişim Roma'ya, bu sefer en sevdiğim insanlarla beraber 2011'in ilk saatlerini yaşayarak geçti, o kadar çok fotoğraf var ki elimde zihnim bunları kaybetmemen için bana telkin de bulunuyor. Annemin kocaman gülümsemesi, babamın binbir çeşit mimikleri, Deniz'in ışık oyunlarıyla değişen ifadesi.. Küçük film makinasından annemle babamın düğününü nasıl pür dikkat izlediğimi hatırlıyorum. Nasıldılar ben tanımadan önce, hareketleri konuşmaları o yaştaki davranışlar nasıl hep ilgimi çekerdi. Abimi gözlemledikçe ve aynaya baktıkça ikisinden de binlerce kare gördüm, aslında yine bunlar değildi yazacaklarım..



Yeni Yıl nasıl başlarsan öyle geçmez ama ne hoştur ki birşeylere inandığımız sürece yaşıyoruz bu hayatı. Bazıları Tanrıya, bazıları ailesine, bazıları sevdiklerine, bazıları kendine inanıyor. Rituellerin en güzeli de tasarlanmamışları oluyor sonunda. Aynen şampanyayı çantaya atıp meydanın köşesine geçmek, top seslerini duyarken, ansızın patlayan havai fişeklere bakarken zamanın hızlı çekime almak gibi.




Çok mutlu bir çocukluğum oldu, çok büyük ve güzel bir ailem ve en değerlilerden ikisini kaybetmemize rağmen hayatını devam ettiğini gördüm yılın son gününde.. Gençliklerinden hiçbirşey yitirmeyen ailemi görünce, yeni gelen yılların daha da güzel olacağına inandım

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder